BİR BİPOLARIN DİLİNDEN (ismini vermek istemeyen danışan)
- Murat Raydemir
- 4 Tem
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Tem
Gözümü her sabah farklı bir dünyaya açıyorum. Bazı sabahlar içimde güneş varmış gibi uyanırım. Gökyüzü bile bana ayakta alkış tutuyor gibidir. Yüzümdeki gülümseme, kalbimden taşar. Üretirim, konuşurum, planlar yaparım. Zihnimden geçen fikirler o kadar hızlı akar ki, yetişebilmek için tüm evreni hızlandırmam gerekirmiş gibi hissederim. İnsanlar buna "mani" diyorlar. Bense o anlarda sanki evrenle uyumlu bir senfoninin tam merkezindeymişim gibi hissediyorum.
Ama sonra… bir sessizlik çöker. Birden değil, fark ettirmeden. Işıkların solması gibi. Aynı sokaktan geçerim ama renkler gitmiş olur. Dostlarımın sözleri anlamsız gelir. Bir zamanlar yazmayı sevdiğim defterime kalem bile değdirmem artık. Bedenim ağırlaşır, zihnim yavaşlar, ama en acısı umudum biter. Kendimi işe yaramaz, fazla ve yetersiz hissederim. Buna da "depresyon" diyorlar. Ben ise “boşluk” derim. Sonsuz ve dokunulmaz bir boşluk.
En büyük zorluk bu geçişlerde gizli. İnsanlar seni anlamakta zorlanır. “Dün böyle değildin?” derler. Onlara göre tutarsızsındır; bana göre iki farklı evrende hayatta kalmaya çalışıyorumdur. İlişkiler yıpranır, çünkü karşındaki hangi “ben”le konuştuğunu bilemez. Kendinle barışmak kolay değildir. Çünkü bazen kendi kendini bile tanıyamazsın.
Ama bu bozukluk sadece karanlık değildir. Hayatı çok renkli, çok derin, çok katmanlı görmeme neden olur. Acıyı derinden hissederim, ama sevgiye de aynı derinlikle karşılık veririm. Yaratıcılığım, duyarlılığım, empatim—bunlar da bu iniş çıkışların hediyeleri. Bazen hayat bana sizinkinden farklı geliyor ama bu dürtülerim sanki beni ayakta tutmaya çalışıyor. Heyecan yapmayın dil altı tuzlarımı ve bütün ilaçlarımı düzenli bir biçimde kullanıyorum. şimdilik benden bu kadar ilerleyen süreçte görüşmek üzere..
Yorumlar